Yazar(lar): Psikolog Gülşah AKSAKALLI | 7 April 2020, Tuesday 22:51 | 16,027 görüntüleme
Dünya Sağlık Örgütü, Covid-19’un dünya genelinde tüm kişilerde endişe ve panik uyandıran bir salgın olduğunu duyurmuştur. Kişilerin endişe ve panik haline sürüklenmelerinin sebebi ise salgına maruz kalmış olmaları veya virüse yakalanma ihtimallerinin kişiler üzerinde büyük bir tehdit oluşturmasıdır.
Covid-19 ilk olarak 2019 Aralık ayında Çin’in Wuhan şehrinde ortaya çıkmıştır. Salgının tüm dünyaya büyük bir ses getirmesi, insanlar için kaygı ve korku unsuru haline gelmiştir. Covid-19 virüs kaynaklı bir rahatsızlık olarak nitelendirilmekte ve kişilerde yüksek ateş, öksürük, ishal, nefes almada zorluk, iştahsızlık, bulantı ve çeşitli vücut ağrıları şeklinde şikâyetlere neden olmaktadır. Gribe benzeyen bu hastalık gripten daha ağır ilerleme göstermekte hatta kişileri ölüme götürebilmektedir. Covid-19 hastalığını genç hastalar hafif semptomlarla atlatabilirken, akciğer, şeker, tansiyon gibi kronik rahatsızlığı bulunan ve 65 yaş üstü kişileri daha fazla etkilediği uzmanlar tarafından belirtilmektedir. Covid-19’un yayılma gücünün yüksek olması ve yaşam tehdidi oluşturması da göz önünde bulundurulduğunda bu durum, kişiler üzerinde korku ve yüksek kaygı uyandırabilmektedir.
Covid-19’un ortaya çıkışı, herkesin hayatında birçok değişikliğe sebep oldu ve çocuklar uzaktan eğitime, yetişkinler işlerini evlerinden yürütmeye zorunlu hale geldiler. Bir yandan hastalık hakkındaki bilinmezlik, bir yandan yaşanan kaygı ve korkular, kişilerin salgın hakkında daha fazla bilgi edinme ihtiyaçlarının doğmasına ve salgından korunmak için daha fazla araştırma yapmalarına sebep olmaktadır. İnsanların sürekli konu hakkında sosyal medya aracılığıyla paylaşılan bilgilere maruz kalması durumu da doğru bilgiyi yanlış bilgiden ayırt etmelerini zorlaştırır hale getirmiştir. Sosyal medya araçları, hastalık vb. durumlarda hem olumlu hem de olumsuz etkiler yaratabilmektedir. Virüsten korunmaya yönelik yöntemlerle ilgili doğru bilgiler fayda sağlayabilirken, virüse karşı kullanılması önerilen ve virüsü yok ettiği iddia edilen yöntemlerin hızla ve kolayca yayılabilmesi de söz konusudur. Bu durum da kişilerin sosyal medyada yer alan haberlerin doğru ya da yanlışlığını ayırt etmelerinde zorluk yaşamalarına neden olmaktadır.
Covid-19’un Yarattığı Psikolojik Etkiler Nelerdir?
Covid-19 ile ilgili yeni bir hastalığın doğduğuna işaret eden uzmanlar, literatüre yeni bir isim getirmişlerdir ve bu hastalık “korona fobi” olarak adlandırılmaktadır. Koronafobi, psikolojik ve sosyal birtakım problemlere yol açabilmektedir. Covid-19 kişilerde kontrol edilemeyen bir stres halinde devam ederse, kişilerin kaçınma davranışları sergilemesine neden olacak ve bu davranışlar da kişilerin bireysel davranışlarını büyük ölçüde kısıtlayacaktır. Kişiler daha fazla önlem alma adına takıntılı davranışlar geliştirerek abartılı önlemler alma yoluna gidebileceklerdir. Kaygı bozukluğu yaşayan kişiler, yaşadıkları en ufak bir sıkıntı halinde salgına yakalandıklarını düşünüp, panikle soluğu hastanede alabilmektedirler. Kişilerin yaşadığı yoğun kaygı, endişe ve belirsizlik durumu vücutlarının farklı tepkiler vermesine, yaşam kalitelerinin bozulmasına yol açabilmektedir.
Covid-19 hakkında paylaşılan videolar ve yazılan yazılar kişiler üzerinde yüksek düzeyde stres, korku, kaygı oluştururken beraberinde uyku problemleri, yeme bozuklukları ve obsesif (takıntılı) düşünceler ve fobi geliştirmelerine de neden olabilmektedir. Günlük hayatı olumsuz etkileyecek bir biçimde sürekli Covid-19 hakkında bilgiler edinmeye çalışmak, evde aile bireyleriyle veya telefonda sürekli aynı konu hakkında konuşmak, takıntılı bir halde konuyla ilgili haberleri izlemek kaygıyı ve korkuyu daha fazla arttırıcı niteliktedir. Bu durum kaygıyla doğru bir baş etme yöntemi olarak kabul edilmemektedir. Kaygının çıkış noktasına odaklanmak, kaygıyı daha da pekiştiren bir rol oynamaktadır. Kısıtlanmış ve değişime uğramış yaşam faaliyetleri, kişilerin kaygılarını arttırarak olan bitene daha fazla şüphe duymalarına zemin hazırlamıştır. Öyle ki şuan baktığımızda kişilerin yaşam faaliyetleri büyük ölçüde kısıtlanmış ve değişime uğramış durumdadır. Kişiler için hapşırma, öksürük gibi durumlar bile tehlike sinyalleri oluşturmakta, en ufak bir durumda bile felaketleştirme eğilimi göstermelerine neden olmaktadır.
Korku ve kaygı yaşayan kişiler olumsuz düşünmeye daha meyilli olabilmekte, risk algıları abartı bir şekilde seyir gösterebilmektedir. Ayrıca, bu kişilerde bilişsel çarpıtmalar da gözlemlenebilmektedir. Bilişsel çarpıtma, zihnin doğru olmayan şeyler hakkında kişiyi ikna etmesi durumudur. Yanlış ve mantıksız düşünceler olumsuz duygu ve davranışları pekiştirir. Kişi, yanlış veya mantıksız olan düşüncenin doğru olduğuna kendini ikna ederek, ruh halinin olumsuz yönde etkilenmesine sebep olur. Covid-19 hastalığı konusunda da durum böyledir. Kişi bilişsel çarpıtma yoluyla “kötü şeyler hep beni bulur, kesin bende bu hastalığa yakalanacağım” gibi bir inanç geliştirerek kendisini olumsuz bir ruh haline sürükleyip daha fazla endişe ve kaygı yaşayabilir. Bu dönemde yapılması gereken, gerçekçi ve bilimsel verilerle hareket edilmesidir.
Yaşanan kaygının yol açtığı sorunlardan bir diğerinin de “Sahte Korona virüs” vakaları olduğu söylenmektedir. Uzmanlar, psikiyatri alanında yayın yapan Medscape Psychiatry’de yayınlanan bir araştırmaya değinerek; “İngiltere, Kanada ve Mısır’da üç büyük merkezde yapılan araştırmada, insanların yüzde 70’inin kaygı seviyesinin yüksek olduğunu ve “Sahte Korona” vakalarının ortaya çıktığı belirtmektedir. “Pseudo-Corona” yani yalancı korona virüs denilen hastalığın başladığı söylenmektedir. Araştırmalardan da görüleceği gibi kaygı durumu kişileri birçok olumsuz durumla karşı karşıya getirebilmektedir.
Salgın döneminde dikkat edilmesi gereken bir konu da Covid-19 hakkında çıkan, endişe yaratabilecek haberlere ve konuşmalara karşı çocukları korumaktır. Ebeveynlerdeki endişe ve korku hali de en az haberler kadar çocukları olumsuz etkileyebilmektedir. Ebeveynlerin endişeli, kaygılı davranışlar göstermesi çocukların da aynı duyguları yaşamalarına ve olumsuz davranışlar geliştirmelerine neden olabilir. Çocuklar, yetişkinlerin sohbetlerinden büyük ölçüde etkilenmekte, ebeveynlerinin yaşadıkları stres ve endişeye maruz kalabilmektedirler. Bu nedenle özellikle bu dönemde çocukların bulunduğu ortamda yapılan konuşmalara dikkat etmek gerekmektedir. Kastedilen mevcut durumu yok saymak, hiç konuşmamak demek değildir. Bazı durumlarda ebeveynler çocuklarını zor durumlardan korumak adına kaygı yaratabileceğini düşündükleri konu ve durumlar hakkında konuşmak istemezler. Böyle bir durumda sessiz kalmak çocukların endişelerinin daha çok artmasına neden olabilir. Çocuklarla geliştirilen etkili iletişim hem ebeveynler hem de çocuklar açısından önemli bir fayda sağlayacaktır. Ebeveynleri tarafından geçiştirilen çocuk, bilgi edinmeyi kendi yoluyla gerçekleştirecek ve bilgi kirliliğinin çokça olduğu sosyal medya mecrasında belki de daha fazla kafa bulanıklığı ve endişe yaşayacaktır. Ebeveynlerin açık iletişimi çocukların güven duygularının gelişmesine, konu hakkında kafalarına takılan şeyleri daha rahat sormalarına, olası kaygılarının kontrol altına alınmasına yardım edecektir.
COVID-19’un Psikososyal Etkilerini Kontrol Etmek İçin Neler Yapıl(ma)malıdır?
- Salgınla mücadele sürecinde yapılabilecek en doğru şeylerin başında, içinde bulunulan durumun geçici olduğunu kişilerin kendisine hatırlatmaları gelmektedir.
- Kişilerin risk grubunda yer alan yakınlarının güvenliği için onları bir süre ziyaret etmemeleri, sosyal izolasyona dikkat etmeleri gerekmektedir.
- Haberleri sosyal medyadan takip etmemeli, yalnızca güvenilir kaynaklardan doğru bilgiye ulaşılmalıdır. (Sağlık Bakanlığı’nın paylaşmış olduğu doğru bilgileri takip etmek bu dönemde daha faydalı olacaktır.)
- Çocuklar yaş, gelişim ve kişisel özellikleri de göz önünde bulundurularak salgın ve salgından korunma yollarıyla ilgili ebeveynleri tarafından bilgilendirilmelidir.
- Çocuklar televizyon veya sosyal medyadaki abartılı veya korkutucu haber ve yorumlara maruz kalmaktan korunmalıdır. Çocuklara sosyal medyada duydukları her şeyin doğru olmadığı söylenmelidir.
- Aşırıya kaçan temizlik, el yıkama, banyo yapma vb. ritüellerden kaçınmalı sadece gerekli önlemlerin alındığından ve yeteri kadar yapıldığından emin olunmalıdır. (Aşırıya kaçan ritüeller obsesif (takıntılı) davranışlar geliştirilmesine neden olabilmektedir.)
- Günlük rutinlere devam edilmelidir. Günlük rutinlere devam etmek hem yetişkinlerin hem de çocukların yaşamlarında düzen ve amaç duygusunu korumalarına yardımcı olacaktır.
- Ebeveynler evde olmanın diğer insanlara fayda sağlayacağının bilincinde olmalı, çocuklara da aynı bilinci aşılamalıdır.
- Daha önce vakit bulup yapılamayan ev içi aktiviteler veya planlayıp hayata geçirilemeyen işler bu süreçte planlanarak hayata geçirilebilir.
- Aile içi iletişim kuvvetlendirilmelidir.
- Ebeveynlerin bu dönemde çocuklarının ekran saatlerini düzenlenmesi de çok önemlidir.
- Ebeveynlerin interneti etkin ve yararlı bir şekilde kullanarak çocuklarına model olmaları sağlanmalıdır.
- Çocukların özellikle bu dönemde sosyal medyada ne yaptıkları, hangi sayfaları takip ettikleri kontrol edilmelidir. Sosyal medyada yayılan haberlerin çocukların kaygılarının artmasına zemin hazırlayacağı unutulmamalıdır.
- Ebeveynler çocukları ile farklı oyunlar oynayabilir, birlikte kitap okuyabilir veya film izleyip üzerine sohbetler gerçekleştirebilirler.
- Sağlıklı beslenmeye dikkat edilmeli ve egzersizler yapılmalıdır.
- Uzakta olan aile bireyleri veya arkadaşlarla etkileşim devam ettirilmelidir. İletişim kurmak ve duygu paylaşımında bulunmak endişeyi azaltmaya yardımcı olabilir.
- Yaşanan sürece bağlı olarak, kişide gelişen stres faktörüne karşı nefes egzersizleri yapılması stresin kontrol altına alınmasına yardımcı olabilir.
- Eğer Covid-19 sürecinde verilen önerilerin uygulanmasına rağmen, yetişkinlerde veya çocuklarda uyku problemleri, baş edilemez derecede kaygı yaşama veya davranış problemleri gösterme gibi durumlar gözlemleniyorsa mutlaka bir uzmandan yardım alınması gerekmektedir.
Sonuç olarak; salgın sürecinde en önemli şey gerekli tedbirlerin alınarak sağlıklı ve güvenli bir şekilde bu sürecin atlatılabilmesidir. Süreci sağlıkla ve güvenle atlatmanın temel koşulları arasında; kişisel temizliğe dikkat etmek, sosyal mesafe kurallarına uymak ve sosyal medya aracılığıyla salgına yönelik paylaşılan endişe verici, asılsız haberlere itibar etmemek öncelik taşımaktadır. Şunu da unutmamak gerekir ki evde rol model ebeveynlerdir. Ebeveynler bu süreçte nasıl bir tutum sergilerse çocukları da o ölçüde benzer tutum ve davranışlar sergileyeceklerdir. Dolayısıyla ebeveynlerin bilinçli, tutarlı, açık ve destekleyici bir tutum sergilemeleri çok önemlidir. Sağlıkla ve güvende kalmak dileğiyle.